Tamak: ‘1 Mayıs, Yaşamını Emeğiyle Sürdürenlerin Hak Arama Günüdür’

Tamak: ‘1 Mayıs, Yaşamını Emeğiyle Sürdürenlerin Hak Arama Günüdür’
Türk-İş Konya İl Temsilcisi ve Tarım-İş Sendikası Konya Şube Başkanı Abdulkadir Tamak, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, 1 Mayıs’ın yaşamını emeğiyle sürdürenlerin hak arama ve mücadele günü olduğunu söyledi.

Türk-İş Konya İl Temsilcisi ve Tarım-İş Sendikası Konya Şube Başkanı Abdulkadir Tamak, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, 1 Mayıs’ın yaşamını emeğiyle sürdürenlerin hak arama ve mücadele günü olduğunu söyledi.

Türk-İş Konya İl Temsilciliğinde, şube başkanlarıyla bir birlikte 1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü nedeniyle bir açıklaması yapan Türk-İş Konya İl Temsilcisi Abdulkadir Tamak, “1 Mayıs tüm iş kollarında, hayat devam etsin diye her zorluğun üstesinden gelerek çalışanların, dünyadaki zenginliği üretip de;  bu üretimden hakça pay alamayanların, üstelik güvencesiz, kuralsız ve sendikasız çalışmaya mahkûm edilenlerle birlikte, yaşamını emeğiyle sürdürenlerin hak arama ve mücadele günüdür.

İki yıla yakın süren salgınının zor şartları ekonomik durgunluk ile birleşti, emekçilerin hayatı adeta kâbusa döndü. Emekçilerin yaşama ve çalışma şartlarını iyileştirecek ümit verici gelişmelerde yaşanmadı. Tam tersine, Şubat ayının sonunda başlayan Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri operasyonu mevcut sorunları daha arttırdı. Ülkemizdeki fiyat artışları tedarik maliyetlerini artırdığından, yeni bir zam dalgası yaşandı. Mal ve hizmet bedellerinde yüzde kırkın üzerindeki bir artış sadece geçtiğimiz Mart ayında gerçekleşti. Bu da emekçilerin yaşama şartlarındaki kötüleşmeyi daha da artırdı. Hem üretici hem de tüketici fiyat endeksleri ciddi oranlarda arttı. Dar ve sabit gelirli milyonlarca emekçinin satın alma gücü, ücretlerdeki artışlara ve iyileştirmelere rağmen geriledi. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması fiyat artışının gölgesinde kaldı. Ekmekten şekere, etten süte, meyve ve sebzeye kadar tüm temel gıda ürünlerine yüzde yüzü aşan zamlar sonucunda emekçilerin geçim şartları da daha da ağırlaştı. Zam dalgası sadece gıda ürünleriyle sınırlı kalmadı. Akaryakıttan doğal gaza, elektrikten suya; ulaşıma yani tüm temel hizmetlere gelen zamlar durmak bilmedi. Bazı zincir marketlerin de fiyat artışlarına olumsuz yönde katkısı oldu. Resmi verilerle yıllık yüzde 61’i aşan enflasyon karşısında; işçinin, emeklinin, çiftçinin, esnafın yani toplumun üreten kesimlerinin eline geçen gelirin büyük bölümü temel harcamalarına bile yetmez oldu. Yani emekçiler sadece ve sadece hayata tutunmaya çalıştı” diye konuştu. 

“Çalışma Hayatının Sorunları Çözüme Kavuşturulmalıdır”

Çalışma hayatında yaşanan sorunları karşısında Türk-İş’in çözüm önerilerini özetleyen Abdulkadir Tamak, şunları kaydetti: “Reel ücretlerin ve satın alma gücünün korunması ve artırılması sağlanmalıdır. Bunun için öncelikle enflasyon artışına yol açan olumsuz şartlar ortadan kaldırılmalı, koruyucu ve kapsayıcı ekonomik ve sosyal politikalar benimsenmelidir. Yabancı para birimleri karşısındaki TL’nin değer kaybının engellenmesi hem üretim hem de tüketim açısından zorunludur. Türkiye çokuluslu şirketlerin “ucuz emek deposu” değildir. Katma değeri yüksek mal ve hizmet üretimi, bir diğer ifadeyle “üretim üssü” haline gelmek nitelikli işgücünü, kapsamlı eğitim ve istihdam politikasını gerektirir. Bunun içinde yapısal düzenlemeler yapılmalıdır. Nominal ücret artışları nedeniyle işçi çıkarma eğiliminde olan, karından zarar etmemek için emekçileri kapı önüne koyma eğilimi sergileyen işverenlere karşı, bir yandan mücadele yoğunlaştırılmalı, diğer yandan bu eğilime karşı yaptırımı öngören mevzuat düzenlemeleri yapılmalıdır. Güvencesizliğin panzehri sendikal örgütlenmedir. Sendikal örgütlenme emekçinin güvencesizliğine karşı can simididir. Kayıt dışı, kuralsız çalışan farklı işkollarındaki tüm güvencesiz işçiler, sendikal örgütlülüğün koruyucu şemsiyesi altına alınmalıdır. Sendikal örgütlenme işçilerin özgür iradeleriyle, herhangi bir işveren baskısı veya bürokratik baskı olmadan sağlanmalıdır. Geçici işçilerin daimi kadro talebi karşılanmalıdır. Geçici işçilerin yılda 360 gün çalıştırılmaları ile çoğu işyerinde alt işveren uygulamasıyla hizmet alımı ihalesine gidilmesine de ihtiyaç kalmayacaktır. Yıllardır başarılı olarak çalışan, bilgi, beceri ve deneyimleri ile işyerine faydalı bu işçilerin kadroya alınması ve 12 ay (yıl boyu kesintisiz) çalışmaları sağlanmalıdır. Kamuda taşeron çalıştırma sonlandırılmalıdır. Kamuda kadroya alınan işçilere tayin hakkı verilmeli, zorunlu emekliliğe sevk edilmemelidir. Türk-İş alt işveren uygulamasının, başta kamu işyerleri olmak üzere tüm çalışma yaşamından çıkarılması için verdiği mücadeleyi önümüzdeki dönem daha da yoğunlaştıracaktır. İşyerlerinde ayrımcılığın hiçbir türüne, kadına şiddete, mobbing ve tacize müsaade edilememelidir. Sendikaların yaşanan çatışmaları doğru bir şekilde değerlendirip ona göre tavır almaları, dünyadaki tüm emekçilerin yararına olacaktır. Türk-İş 70 yıllık geçmişinden aldığı güçle işçilerin, mağdurun ve mazlumun yanında olma sorumluluğunu yerine getirmeye devam edecektir. Dün olduğu gibi, bugünde yarında işçinin, çalışanın ve emekçi kesimin koruyucu şemsiyesi olmayı sürdürecektir. Türkiye’de Türk-İş Var! Yaşasın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü.”

(Haber Merkezi / Haber Kent)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.