‘Şifahaneler’ Neden ‘Şiddet Hane’ Olarak Anılmaya Başlandı!

‘Şifahaneler’ Neden ‘Şiddet Hane’ Olarak Anılmaya Başlandı!
Yeni Sendika Eskişehir İl Temsilcisi Tekin: “Neden hastanelerde özellikle hekimlere yönelik saldırı ve şiddet bu derece arttı? Doktora şifa için giden eller neden şiddete kalkmaya başladı? ‘Şifahaneler’ neden ‘şiddet hane’ olarak anılmaya başlandı”

Yenilikçi Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (Yeni Sendika) Eskişehir İl Temsilcisi Abdulbaki Tekin, “Neden hastanelerde özellikle hekimlere yönelik saldırı ve şiddet bu derece arttı hatta zincirleme olarak yaygınlaştı? Bugün ne oldu da bu aşamaya gelindi? Doktora şifa için giden eller neden şiddete kalkmaya başladı? ‘Şifahaneler’ neden ‘şiddet hane’ olarak anılmaya başlandı” dedi.

Tekin, son dönemlerde artış gösteren özellikte sağlıkta şiddet ve çözüm önerileri üzerine yaptığı açıklamada günlük yaşantıdan örnekler vererek şunları kaydetti: “Farkında mısınız? Şehirlerarası yolculuk için otobüs terminaline gidiyoruz veya online olarak bilet satın alıyoruz. Hareket saatine yakın vakitte terminale gidiyoruz ve görevli ‘otobüs yarım saat gecikmeli hareket edecek’ diyor ve ses seda etmeden bir kenara çekilip, hareket saatini bekliyoruz. ‘O otobüs şimdi hareket edecek’ diye bağırmıyor, yani tepki göstermiyoruz! Uçakla yolculuk yapmak üzere bilet satın alıyoruz ki maddi bir bedel ödüyoruz. Havaalanına gidiyoruz, tüm uygulama ve arama noktalarını geçiyoruz ve bilet (check-in) kısmına gittiğimiz vakit görevli ‘efendim, uçağınız 1 saat rötarlı kalkacak’ diyor ve nedenini dahi sormadan müsait bir yere çekilip, yeni kalkış saatini bekliyoruz. ‘Kabul etmiyorum, uçak hemen kalkacak, nerede pilot’ diye bağırmıyor, kısaca itiraz etmiyor ve tepki göstermiyoruz! Bankada işimiz var. Para yatıracak, fatura ödeyecek, kredi çekecek, EFT/havale yapacak ya da para çekeceğiz fark etmez. Sıramızı alıp boş sandalye varsa oturup dakikalarca bekliyoruz. Ayağa kalkıp ‘ben para yatırmak, fatura ödemek, kredi çekmek vs. için geldim, bu banka benim sayemde ayakta duruyor, sizin maaşınız benim vergilerimle ödeniyor, siz benim kim olduğumu biliyor musunuz, beni neden bekletiyorsunuz?’ demeden dakikalarca sessiz ve sakince oturup, sıramızı bekliyoruz. Ayağa kalkıp ‘bilgisayar, masa, sandalye kırıp parçalamıyor, sakince oturuyoruz.’ Neden peki? Çünkü bahse konu noktalarda bir çalışma sistemi var ve belirlemiş bir işlem tesis ediliyor, sıramızı beklemek zorundayız.

Aksi halde işimizi yapmadan oracıktan ayrılmak durumundayız ki güvenlik müdahale ederek kendimizi kapının önünde buluruz. Şimdi gelelim kamu kurum ve hastaneler yani sağlıkta şiddet’e… Neden tüm şiddet unsurları kamu kurum ya da hastanelerinde bu denli yaygınlaştı hatta meşru görülmeye başlandı?”

“Saygınlık Varken, Bugün Ne Oldu da Şiddete Dönüştü?”

“Neden hastanelerde özellikle hekimlere yönelik saldırı ve şiddet bu derece arttı hatta zincirleme olarak yaygınlaştı?” diyen Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bundan 5 - 10 yıl öncesine kadar kamu kurumları kutsal görülür, kamu çalışanına saygınlık varken, bugün ne oldu da bu aşamaya gelindi? Doktora şifa için giden eller neden şiddete kalkmaya başladı? ‘Şifahaneler’ neden ‘şiddet hane’ olarak anılmaya başlandı, hiç soran ya da merak eden var mı? Neden… Neden… Neden? Son yıllar, son aylar hatta son günlerdeki şiddet olayları kapsamlı ve etraflı şekilde araştırılarak kesin mi kesin çözümü artık şart olmuştur.”

Tekin, şu ifadelere yer verdi: “Fakat – lakin - ama demeden ve tek taraflı bahaneler üretmeden bu duruma acil çözüm aranmalıdır. Kamu kurumları devletin asil kurumlarıdır. Devlet dediğimiz sadece altı harften oluşan bir unsur değildir. Devlet demek; toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal örgütlü bir ulusun ya da uluslar topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. polis, asker kısaca güvenlik unsurlarının tamamı demektir. Devlet demek; okul, hastane, yol, köprü kısaca tüm kurum ve kuruluşlar demektir.

“Sağlıkta Şiddet Olayları Daha da Arttı”

Bayrağıyla, toprağıyla, deniziyle ve etnik ayrım yapmaksızın tüm canlı cansız varlıkları ve yaşayanlarıyla bir bütündür devlet. Öyle ki şiddet uygulanan polis, asker, doktor, bekçi, güvenlik, temizlik personeli, hemşire, ebe, sekreter ve dahi tüm çalışanlar hepsi devletin bizatihi kendisidir. Hiç kimse başına buyruk kamu kurumlarına girip istediği gibi sağa sola saldırmamalı, bu hakkı kendisinde görmemelidir. Başına buyrukluk artık bir düzen haline gelmeden ivedi olarak devlet bu hususta gereğini yerine getirmeli, varlığını hissettirmelidir. Son dönemlerde sağlıkta şiddet olayları daha da artmıştır. Bu artık bir araştırma konusu haline getirilerek kökten çözülmelidir. Şiddet bu topraklarda artık konuşulmamalı hatta ve hatta ayıplanır hale gelmelidir.

Eskilerimiz hastanelere gittikleri vakit doktorun karşısında saygı ve edep timsali durur, “doktor evladım, doktor kızım” veya servislerde çalışan personele “hemşire kızım” şeklinde hitap eder, şifa dağıtan ellere saygınlık içerisinde yaklaşırlardı. Ve memnuniyet hat safhada idi. Bugün hem poliklinik yoğunluğu olmasına rağmen hem de aşırı çalışma yükü altında öğlen yemeğine dahi vaktinde çık(a)mayan hekimlere, acil servis ve yoğun bakım ünitelerinde 24 saat çalışan personele saldırı akıl ve mantık dışıdır. Bunun psikolojik ve ruhsal yönden de araştırılması gerekmektedir.

Sağlık tesisleri, “Ruhen ve Bedenen Hasta Olanları Tedavi Etmek” için vardır. Ancak hastalığını kabul etmeyen bir kısım insanımızın, sağlık ordusuna saldırdığı ve bunu meziyet olarak gördüğü yerler ve alanlar değildir.”

Tekin çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı:

“Sağlıkta şiddet kesin ve kesin çözülmeli, kalıcı ve caydırıcı tedbirler alınmalıdır.

Sağlık tesislerine kesici, delici alet ve ateşleyici silah ve unsurlar ile girmek yasaklanmalıdır.

Sağlık tesislerine özellikle acil servis girişlilerine X-RAY cihaz(lar)ı yerleştirilmelidir.

Sağlık tesislerinde ve özellikle acil ünite/servis ve yoğun bakım alanlarında güvenlik tedbirleri artırılmalı ve geliştirilmelidir.

Sağlık kurumları eski ihtişamına ve saygınlığına tekrar kavuşturulmalıdır.

Sağlık tesisleri, eskilerin sağlık hizmeti aldıkları ya da taburcu oldukları anda “Allah devlete zeval vermesin, doktorların da eksikliğini göstermesin” ifadesi ve tarifi gibi yeniden ve tekraren bu anlayışla ihtişamına kavuşturulmalı, bu anlamda sesli ve görüntülü medya unsurları kullanılarak KAMU SPOTU şeklinde çalışmalar yapılmalıdır.

Hiçbir çalışan hiçbir vatandaştan olağanüstü saygı ya da anlayış beklemez. Ancak ve ancak her çalışan söz konusu hizmet mahalline gelen vatandaştan empati bekler. Tıpkı otobüs terminalinde, havaalanında ve bankalarda görevli personellere gösterdiğimiz anlayış ve davranış biçimi gibi! Empati, “kişinin kendisini karşısındakinin yerine koymasıdır.” Anlayışın, saygının ve empatinin olmadığı bir yerde iki kişinin konuşarak anlaşması ve sağlıklı iletişim kurması asla ve kata mümkün değildir.

"Aynı Dili Konuşuyor Ancak Aynı Duyguları Paylaş (a) mıyoruz"

Yaşanan tüm şiddet olaylarının temelinde aynı dili konuşuyor olmamıza rağmen aynı duyguları paylaş (a) mıyor olmamız yatmaktadır. Tam burada empati devreye girmektedir ki çoğunluk olarak yapmadığımız ve başaramadığımız bir davranış biçimidir bu! Açıklamalarına şu ifadelerle son veren Tekin, Her ne sebeple olursa olsun şiddetin her türlüsünü lanetliyoruz. “Sağlıkta, tüm kurum ve kuruluşlarda şiddetin tamamen ortadan kalkması, kesin ve kalıcı çözüm için gerekli tüm kurum ve kuruluşların ivedi olarak adım atması gerekmektedir. Bu anayasal düzenin sağlanması kadar önemli ve elzem bir husustur. Aksi halde şiddet şiddeti doğurur ve bir süre sonra normal bir davranış haline gelir. Bu durum bir toplumun huzur ve refahı için telafisi mümkün olamayan olaylar ve sonuçlar zincirini meydana getirir. Bireysel ve toplumsal olarak şiddetin her türlüsüne karşı çıkıp, yaşam hakkının kutsal olduğunu benimsememiz insani ve vicdani görevimizdir.”

(Haber Merkezi / Haber Kent)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.